Eğitim ile ekonomik kalkınma arasında bir ilişki olduğu aşikârdır. Uluslararası alanda söz sahibi olan ülkelerin güçlü ekonomilere, ekonomisi güçlü ülkelerin de nitelikli insan gücü yetiştiren eğitim sistemlerine sahip oldukları bilinmektedir. Ülkelerin küresel rekabet ortamında başarılı olabilmelerinin yolu da zamanın koşullarına uygun, piyasanın beklentisini karşılayacak nitelikli insan gücünü yetiştirmelerinden geçmektedir. İşte tam da bu noktada mesleki ve teknik eğitimin önemi belirtmektedir. 

Bireysel ve toplumsal yaşam için zorunlu olan bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri, tavır ve meslek alışkanlıkları kazandırarak bireyi zihinsel, duygusal, sosyal, ekonomik ve kişisel yönleriyle dengeli biçimde geliştirme süreci (Şahinkesen, 1992: 691)” olarak tanımlanabilecek mesleki ve teknik eğitim için ülkeler arasında 2 farklı model uygulanmaktadır.

Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim alan öğrenci sayısı önemli bir sayısal büyüklüğe sahiptir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2018 yılında yayınlanan “Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Görünümü Raporu”nda yer alan veriler bu durumu ortaya koymaktadır.

OECD ülkelerinde ortaöğretim içerisinde mesleki ve teknik eğitimdeki öğrenci oranlarına bakıldığında oranların oldukça farklılaştığı görülmektedir. Mesleki eğitimdeki öğrenci payı Çekya’da %72,4, Finlandiya’da %71,6, Slovenya’da 70,9, Slovakya’da %68,9, Hollanda’da %68,2, İsviçre’de %64,2 ve Lüksemburg’da %61,6 iken Kanada’da %9,İrlanda’da %10,3, Güney Kore’de %17,5, Japonya’da %22,4 ve Macaristan’da %23’tür. Ortaöğretimde %60’ın üzerinde mesleki eğitim öğrenci payına sahip 7 OECD ülkesi bulunmaktadır. Türkiye’de ise mesleki eğitim kapsamındaki öğrenci oranı %46,4’dür (OECD istatistiklerinde imam-hatip öğrencileri de mesleki eğitim kategorisinde yer almaktadır). Görüldüğü üzere OECD ülkelerinin çoğunda mesleki eğitimin payı Türkiye’nin altındadır. 

Mesleki ve teknik eğitime ilişkin yükseköğrenim rakamlarına bakıldığında da Türkiye’deki öğrenci sayısı dikkati çekmektedir. Yüksek Öğretim Kurumu tarafından yayınlanan istatistiklere (https://istatistik.yok.gov.tr/) göre (2019-2020) Türkiye’de 1019 meslek yüksekokulu bulunmaktadır. Bunlardan 907’si devlet üniversitelerine, 107’si vakıf üniversitelerine bağlıdır. 5’i ise doğrudan vakıf meslek yüksekokuludur. 1019 meslek yüksekokulundaki toplam öğrenci sayısı ise 3.002.964’tür. Aynı dönemde fakültelerin lisans programlarında 4.538.926 öğrencinin kayıtlı olduğu düşünüldüğünde mesleki ve teknik eğitime dönük eğitim veren iki yıllık meslek yüksekokullarındaki 3 milyonu aşan toplam öğrenci sayısı, Türkiye’de mesleki ve teknik eğitime dönük ciddi bir talebin var olduğunu göstermektedir.  

3308 Sayılı Meslek Eğitimi Kanunu temel meslekî eğitimi; “örgün”, “çıraklık” ve “yaygın” eğitimleri kapsayacak biçimde, bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden düzenlemektedir. 3308 Sayılı Kanun ile ayrıca, örgün, çıraklık ve yaygın meslekî eğitimin planlanmasında, uygulanmasında ve değerlendirilmesinde sosyal taraflara önemli roller verilmiştir. Bu doğrultuda, ulusal düzeyde hizmet veren MEB bünyesinde Meslekî Eğitim Kurulu ve il düzeyinde hizmet veren İl Meslekî Eğitim Kurulları oluşturulmuştur (MEB, 2018: 16).

2011 yılında yayımlanan 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Millî Eğitim Bakanlığında meslekî ve teknik eğitimin yürütülmesinden sorumlu altı birim, Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü (MTEGM) adı altında birleştirilmiştir. Yaygın meslekî eğitim ile açık öğretim kurumları da Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü (HBÖGM) bünyesinde toplanmıştır (MEB, 2018: 17).

Meslekî eğitim alanında görülen küresel eğilimler maddeler halinde şöyle açıklanabilir (Cisco Research, 2011; Hoeckel, 2008; OECD, 2018; Yasin, Nur, Ridzwan, Ashikin ve Bekri, 2013; Wheelahan ve Moodie, 2016).:

  • Öğrenciler meslekî ve teknik eğitim almaya daha erken yaşlarda başlamaktadır.
  • Devlet ve toplum tarafından meslekî eğitime atfedilen “ikincil eğitim” algısı değişmektedir.
  • Meslekî eğitim kurumları ile sektörler arasında kurulan iş birliğinin çerçevesi genişlemektedir.
  • Meslekî eğitim öğrencilerinin işbaşı eğitim tecrübeleri artırılmaktadır.
  • Genel eğitim ile meslekî eğitim arasındaki keskin ayrım zamanla azalmaktadır.

Makalenin orjinali için tıklayınız.